Tüp Bebek Tedavisi
Lazer Tedavileri
Gebelik
İnfertilite (Kısırlık)
Anasayfa
Gebeliğin herhangi bir döneminde anne ve bebeğin sağlığını etkileyen sorunların erken dönemde tespiti ve önlenmesi için düzenli gebelik takibi önemlidir. Gebeliğin farklı dönemlerinde gelişebilecek sıkıntılar açısından kilo, tansiyon takibi, ultrason muayeneleri ve laboratuvar tetkikleri yapılmalıdır. Özellikle 32 hafta ve sonrasında rutin muayenelere NST (Non stres test) dediğimiz bebek kalp atımı ve rahim kasılmalarının takip edildiği testte eklenmelidir.
Gebeliğin tespitinden sonra ultrason ile gebelik kesesinin boyutu, içerisinde beslenme kesesi (yolk sak ) ve embriyonun varlığı tespit edilmelidir. 6-8. Haftalar arasında bebek kalp atımın görülmesi ve atım hızı saptanmalıdır. Bu haftalardaki muayene ile boş gebelik, dış gebelik gibi sorunların tespiti yapılmış olacaktır. Bu dönemde bebeğe zarar verebilecek durumların tespiti için bazı laboratuvar testleri yapılmalıdır. Bu testler; karaciğer ve böbrek fonksiyon testleri, tiroid testleri, tam kan sayımı, açlık kan şekeri, kanama pıhtılaşma zamanı, tam idrar analizi, Toxoplasma, Rubella , CMV , sifiliz dediğimiz enfeksiyon değerlerini kapsamalıdır.
Bu değerlendirmeler sonrasında ultrason takiplerinde bebeğin büyümesi, kalp atımı ve kafa kemiklerinin gelişimi takip edilmelidir. 11-14. Haftalar arasında bebeğin ilk tarama testi olan ikili tarama testi yapılmalıdır. İkili tarama testi ultrason ile bebeğin ense kalınlığının ve baş-popo mesafesi ölçülerek aynı gün verilen kan örneğindeki gebelikle ilişkili plazma protein-A (PAPP-A) ve beta-hCG (insan koryonik gonadotropin) değerilerinin ölçülmesi ile yapılan girişimsel olmayan bir testtir. Ayrıca nazal bone dediğimiz burun kemiğinin varlığı ve ölçümü de testte eklenebilmektedir. İkili tarama testi, bebekte kromozomal anomali vardır yada yoktur diye kesin sonuç veren bir test değildir. Test bize bebeğin bazı kromozomal anomaliler açısından (trizomi 21,18,13) ne derece riskli olduğunu gösterir. Yani bir tanı testi değil tarama testidir. Testin doğruluk oranı %85 civarındadır. Test sonucuna göre yüksek riskli saptanan hastalarda mutlaka ek testler ile tanı kesinleştirilmelidir.
Anneden alınan kan örneğinde yapılan girişimsel olmayan bir testtir. Anne kanında serbest olarak dolaşan bebeğe ait hücre dışı genetik materyalin tespiti ve kromozomal değerlendirmesinin yapılması ile sonuçlanmaktadır. NİPT testi 2012 yılından itibaren klinik kullanıma girmiştir. Diğer genetik testlerden en önemli özelliği girişimsel olmamasıdır. Bebeği kaybetme riski bulunmamaktadır. Gebeliğin 10. Haftasondan sonra testin yapılması daha uygundur. Günümüzde testlerin farklı markaları ve farklı ülkelerde yapılanları bulunmakla birlikte, genel olarak güvenilirliği %99,5 civarındadır. Test panelleri farklılıklar göstermekle birlikte genel olarak trizomi ( anne ve babadan gelen toplam 2 adet bulunması gereken kromozomun 3 adet bulunması durumu) ve cinsiyet kromozom anöploidlerini ( sayısal değişiklikler) kapsamaktadır. Daha detaylı olanlarında mikrodelesyon (gen diziliminde silinme durumu) dediğimiz genetik sendromlarıda kapsamaktadır. NİPT test sonucu negatif saptanırsa, başka bir tarama testine gerek kalmadan gebelik takibine devam edilmektedir. Test sonucu pozitif yani genetik sorun saptandığında ise gebelik sonlandırılması yapılmadan önce amniyosentez, kordosentez yada kordon villus biyopsisi gibi girişimsel bir test ile tanının kesinleştirilmesi gerekmektedir. NİPT Testi kimlere önerilmelidir? İleri anne yaşı (35 yaş üstü), İkili tarama testi sonucunda problem saptanan hastalar, Ebeveynlerde genetik tanısı koyulabilecek hastalık durumlarında, Ebeveynlerde yapısal veya sayısal anomali bulunan durumlarda, Önceki gebeliklerinde kromozomal bozukluk saptanan hastalarda, Ultrason muayenesinde anormal bulgu saptanan durumlarda önerilebilmektedir.
Günümüzde ikili tarama testi veya fetal hücre DNA testi yapılan gebelerde üçlü yada dörtlü test rutin olarak önerilmemektedir. Ancak gebeliğini geç öğrenen yada başka bir nedenle test zamanını kaçıran hastalarda yapılmalıdır. Bu testlerin duyarlılığının, ikili tarama testine göre daha da düşük olduğu hastalara anlatılmalıdır.
Grip mevsimi boyunca gebe olabilecek tüm kadınlara, gebelik evresine bakılmaksızın grip aşısı önerilmektedir. Yapılan çalışmalarda gebelikte grip aşısı olanların bebeklerinde , ilk 6 ayda grip sıklığının %63 azaldığı gösterilmiştir. Hepatit B aşısı; aşılanmamış gebelerde tercihen 2. Trimesterde ve normal aşı takvimine uygun olarak (0-1ve 6. Ay ) yapılması önerilmektedir. Gebelik öncesi aşılamaya başlananlarda ise normal takvime uygun olarak yapılması önerilmektedir. Tetanoz aşısı ise; gebelik öncesi 5 tam doz aşı yapılan ve son 10 yıl içerisinde ek doz yapılmamış ise gebelikte tek doz olarak önerilmektedir. (20-36. Hafta arası) Ancak 5 doz aşılama olmamış gebelerde ise 18-20. Haftalarında ilk doz tetanoz aşısı yapılması ve en az 4 hafta sonra 2. doz yapılması önerilmektedir. 2. Dozdan en az 6 ay sonra yapılan 3. aşı ise 5 yıl koruma sağlamaktadır. Bunun dışında gebelikte yapılmaması gereken aşılar canlı aşılardır. Bebeği enfekte etme potansiyeli olacağından bu aşılar gebelik döneminde yapılmamalı ve yapıldıktan sonra 1 ay gebelik önerilmemelidir. ( örnek olarak kızamık-kabakulak-kızamıkçık yani MMR aşısı, su çiçeği ve çiçek aşısı canlı aşılardır.) Covid pandemi süresinde yapılan aşılar gebelikte yapılması uygun olan grip aşısı benzeri aşılardır. Bunun dışında aşılar ile ilgili bir diğer konu, trimesol denilen koruyucu madde olarak kullanılan civa bileşenidir. Yapılan çalışmalarda bu içerik ile ilgili bebeği olumsuz etkileyecek kanıt bulunamamıştır. Ayrıca gebelikte yapılan aşılar ile otizm arasında da yapılan çalışmalarda bir ilişki bulunmamıştır.
Bebeğin yapısal anormalliklerinin tespiti açısından yapılan detaylı inceleme 19-23. Haftalar arasında değerlendirilmelidir. Mümkünse perinatoloji uzmanı tarafından yapılması önerilmektedir. Bu inceleme ile ultrasonda görülen anormalliklerin %75 i tespit edilmektedir. Ancak yapısal bozukluğa yol açmayan hastalıkların tanısı mümkün olmamaktadır. Gerekli görülen durumlarda ayrı fetal ekokardiografi incelemeside bu haftalarda önerilebilmektedir.
Günümüzde tüm dünyada 24-28 hafta gebelerde şeker yükleme testi yapılması önerilmektedir. Ancak riskli grublarda ( obezite, ailede şeker hastalığı varlığı) erken haftalarda yapılmalıdır. Gebelikte şeker hastalığının görülebileceği, bu hastalığın diyet ve gerekli ise insülin kullanımı ile düzenlenebileceğini biliyoruz. Şeker yüklemesi için yapılan çalışmalar ışığında tek basamaklı olarak 75 gr şeker yüklemesi önerilmektedir. Bu test ile açlık kan şekeri bakılıp , sonrasında şekerli sıvının içilir 1 ve 2. Saatlerde tekrar kan şekeri ölçümleri yapılır. Böylelikle gebelik şekeri tanısı kesinleştirilmiş olur. 75 gr şeker yüklemesi için içilen sıvının anne ve bebeğe zararı bulunmamakla birlikte yaklaşık 3 dilim baklavaya eş değer şeker alımı olmaktadır. Ayrıca tanı konulmamış şeker hastalığının anne ve bebeğe vereceği zararlar, ani bebek ölümleri ile karşılaşılabileceği unutulmamalıdır. Şeker hastalığının tanısını koymak bir test kadar kolayken, gerekli önlemleri almamak anne ve bebeğe geri dönüşsüz zararlar verebilmektedir.
Halk arasında kan uyuşmazlığı denilen RH uygunsuzluğu; anne kan grubu negatif, baba kan grubunun pozitif olduğu durumlar için kullanılmaktadır. Bu hastalarda gebeliğin 28. Haftasında kanda İndirekt coombs testi bakılarak, negatif geldiği durumlarda Rh uygunsuzluğu iğnesi yapılması önerilmektedir. Bir sonraki değerlendirme doğum sonrası bebek kan grubuna göre yapılmaktadır. Bebek kan grubu pozitif saptanırsa doğum sonrası anneye 2. Doz iğne yapılması önerilmektedir. Doğum sonrası yapılan bu iğne, anne kanında antikor gelişmesini engelleyerek sonraki gebelikte bebeğin etkilenmesine ve ani bebek ölümüne karşı korumaktadır.
Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş olursunuz. Çerez Politikası için Tıklayın !